12 Haziran 2006

strangeways here we come

Hayır, Moz konserini yazmayacağım. Bir ara onu da yazarım ama, şu an daha problematik komediler var.

Dün akşam pek çok komikti hakikaten. O kadar komikti ki üç kere ağlayıp iki kere sinir krizi geçirdim.

Sevgili kalıbının insanlar tarafından ne derece altı boşaltılmış, hiç bir anlam ifade etmeyen bir popülarite aracı olduğunu bir defa daha gördükten sonra, bu kelimeden niçin nefret ettiğimi daha iyi anlamış oldum. Daha önceden tam emin değildim hakikaten, ama şimdi net olarak biliyorum ki, insanlar ancak aldatacakları ve/veya aldattıkları insanlara sevgili derler. Kazığı götlerine koymadan önce "Yazıktır, sevildiğini zannetsin de mutlu olsun bari" diye düşündükleri için herhalde.




[Tematik açıdan: Film (Bin-Jip) yanlış, resim doğru.]


Aldatılan da aldatan da aldatana iştirak eden de ben değilim, peki elalemin derdi götümü mü deldi af buyrun? Daha çok şöyle oldu: Hayattaki en büyük amacım insanları oldukları gibi kabul etmek değil, ama anlamak. Herkesin neyi neden yaptığını anlamak istiyorum.

Ve anlamıyorum. Asla anlayamıyorum. İnsanın sevdiğini hangi nedenden ve/veya hangi amaçla aldatabileceğini anlayamıyorum. "Bir nefes alınması, bir değişiklik olması, rutinden sıkılınması" gibi ossuruktan cevaplar beni tatmin etmiyor. Aldatmaya inanmıyorum ama bir zina var.

Ona sormak istiyorum ama soramam.

Bir de dostluk kavramının birileri (anladın sen, aynı eşşoğlueşşek) tarafından "Dost addeddiğin kişiyi iliğine kemiğine kadar sömürmek, fütursuzca kullanmak, burnunu sümkürüp buruşturup atmak" şeklinde tanımlanması hadisesi var ama... Yoruldum galiba ben. Dünyanın, çevrenin, dost dediğim insanların bu kadar ikiyüzlü, çıkarcı ve iğrenç olması uykumu getiriyor.

Gene iki haftalık depresyon uykusuna mı yatsam acaba? O da mutlu olur hem.

düşünceli olmayı bırak düşünceli olmayı bırak düşünceli olmayı bırak

Hiç yorum yok: